Updated 2025 NFL Draft order: Jaguars, Giants, Raiders in mix
Macron için en büyük zorluk: İkinci turda galibiyet
Seçimler yaklaşırken Fransa, birçok demokratik ülkeye nüfuz eden milliyetçilik ve popülizmin hala geçerli olduğunu gösterdi.
2017 seçimlerinde Emmanuel Macron, sağcı aday Marine Le Pen’e karşı cumhurbaşkanlığını kazandı. İki hafta sonra gerçekleştirilecek olan seçimlerin ikinci turu, 2017 seçimlerinin tekrarı olacak. Zira görev süresi dolan cumhurbaşkanı, radikal sol aday Jean-Luc Melenchon’un az bir farkla önünde olan Le Pen ile karşı karşıya gelecek.
General Charles de Gaulle’nin kurduğu Beşinci Fransız Cumhuriyeti’ndeki seçimlerin önemi, Beşinci Cumhuriyet Anayasası’nda öngörülen geniş yetkilerde yatmaktadır. Bu yetkiler General de Gaulle tarafından kendi emelleri doğrultusunda özel olarak detaylandırılmıştır ve buna göre cumhurbaşkanı, devletin geri kalan bileşenleri arasında en önemli yetkilerin sahibidir. Bu durum şu meşhur cümlede somutlaşmıştır: “De Gaulle Fransa’dır ve Fransa de Gaulle’dür.”
Nitekim cumhurbaşkanı, başbakanı belirlemenin yanında onunla ortak yetkilere sahiptir. Ayrıca parlamentoyu feshedebilecek ve halk referandumu düzenleyebilecek kişidir. Silahlı Kuvvetler Başkomutanı’dır, tehlikeli durumlarda 16. maddeye göre istisnai yetkilere sahiptir. Bu nedenle, cumhurbaşkanlığı seçimleri, parlamento seçimlerine kıyasla Fransız vatandaşları arasında daha fazla ilgi gördü. Parlamento seçimleri daha sonraki aşamada, özellikle de François Mitterrand’ın cumhurbaşkanlığı sırasında ön plana çıktı. Bunun sebebi, parlamento seçimlerinin sonuçlarının cumhurbaşkanını destekleyen çoğunluğa üstünlük sağlaması durumunda onun programlarını ve emellerini sınırlama imkanıydı. Bu durum onu, parlamentodaki partisinin çoğunluğundan farklı olarak parlamentodaki çoğunlukla “birlikteliğe” sevk etti. Bunun arkasında, cumhurbaşkanı ile başbakan arasında ortak olan yetkilerden kaynaklanan ve Mitterrand ile Jacques Chirac arasında bir çatışmaya yol açan durumlar vardı. Bu sorunlar hükümet performansını etkiliyor ve birtakım kararların alınmasını engelliyordu.
“Le Monde” için yapılan son kamuoyu yoklamaları, Macron ve Le Pen arasında, Macron lehine dört puanlık bir farkın olduğunu gösterdi. Bu yoklamalarda Macron yüzde 26,6 ve Le Pen yüzde 22,5’lik bir orana sahipken; Melenchon’a oy vermeyi düşünen seçmenlerin oranı 16’dan 17,5’e yükseldi ve sadece dört gün içinde 1,5 puan kazandı.
Diğer adaylara gelince, göçmen ve Müslüman karşıtı aşırı sağcı Eric Zemmour oyların sadece yüzde 9’unu alırken, Cumhuriyetçiler Partisinin (LR) adayı Valerie Pecresse yüzde 8,5 ve Yeşiller Partisi’nin (EELV) adayı Yannick Jadot yüzde 5 oy aldı. Sosyalist Parti ve Komünist Parti adayları ise kamuoyu yoklamalarında yüzde 5’in altında kaldı.
Burada solun adayları arasındaki şiddetli bölünmeye dikkat çekmektedir. Bu bölünme, radikal solcu aday Melenchon’un seçim kampanyasında sol için gerekli olan oy ihtiyacını vurgulayarak bu durumdan istifade etmesini sağladı. Böylece kamuoyu yoklamalarında diğer solcu adaylara kıyasla öne çıktı. Pazar akşamı ilk tur oylamanın sonuçlarının açıklanmasından sonra da bunun doğru olduğu görüldü.
Ayrıca aşırı sağcı Le Pen’in, Eric Zemmour’un aşırılıkçı söyleminden ve İslam’a ve göçmenlere yönelik saldırısından yararlandığı görülüyor. Le Pen, Fransız halkının önüne sanki daha ılımlıymış gibi görünmek için peçe takan kadınlarla fotoğraf çekmeyi kabul etti. Her ne kadar Zemmour’dan daha az aşırı olmasa da seçim kampanyalarında göçmenlere ve Müslümanlara yüklenmeyerek vatandaşların karşılaştığı zorlu yaşam koşulları gibi iç dosyalara odaklandı ve sempati topladı. Eleştirmenlere göre Cumhurbaşkanı Macron bununla ilgilenmedi ve özellikle emeklilik yaşını 65’e yükseltme gibi önerdiği bazı projeler halk nezdinde pek kabul görmedi. Ayrıca diğer adaylar gibi seçim mitinglerine katılmakla ilgilenmedi ve yakın zamanda seçim programını açıklaması için planlanan bir televizyon röportajını iptal etti. Bu durum, onun Ukrayna krizinin yansımalarıyla meşgul olduğunu gösterdi.
Bu bağlamda, ABD başta olmak üzere büyük Batılı ülkelerin ve Avrupa Birliği’nin önde gelen ülkelerinin iki ana nedenden dolayı Fransa seçimlerinin gidişatını büyük bir ilgiyle takip ettiğini belirtmek gerekir. Birincisi, aşırı sağcı aday Marie Le Pen’in Macron karşısında galip gelmesine yönelik korkularıdır. Bu korkunun sebebi, Le Pen’in Putin’in kişiliğine sempati duyduğunu ifade ettiği önceki açıklamalarıdır. Ayrıca Le Pen de dahil olmak üzere radikal sol adaylarından hiçbiri, Macron gibi uluslararası deneyime sahip değildir. Oysa Batı’nın Rusya ve Çin kampının karşısında içinden geçtiği bu hassas ve kritik aşamada deneyim sahibi birine ihtiyacı var.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk tur sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte uluslararası ve yerel düzeyde bir rahatlamanın olduğuna şüphe yok. Emmanuel Macron, 2017 yılındaki ilk tur seçimlerinde elde ettiği yüzde 24’lük oy oranına kıyasla bu yıl ilerleme kaydederek yüzde 27,60 oranına ulaştı. Onu 2017’de aldığı yüzde 21,3’lük oy oranını az bir ilerleme ile yüzde 23,3’e çıkaran Marine Le Pen izledi. Jean-Luc Melenchon, yüzde 22,20 ile az bir farkla üçüncü sıraya yerleşti. Bazı gözlemciler, sol görüşlü vatandaşların Melenchon’a oy vermesi halinde sonucun daha farklı olabileceğinden hareketle rahatsızlıklarını dile getirdiler.
24 Nisan’da düzenlenecek seçimlerin ikinci turu Macron ile Le Pen arasında geçecek. Bu gibi durumlarda genellikle taraflar, seçmenleri kazananlardan biri lehinde oy kullanmaya çağırmak için toplanırlar. Nitekim Yeşiller Partisi, Komünist Parti ve Sosyalist Parti adayları ikinci turda aşırı sağın adayı Marine Le Pen’i engellemek için Macron’a oy verilmesi çağrısında bulundular. Bu adaylar bazı tahminlere göre radikal sol adaya ilave olarak yaklaşık yüzde 15’i temsil ediyor. Bunların yanı sıra 22.20 oyu alan radikal sol aday, kendisine oy verenlerin aşırı sağa bir oy bile vermemesini istedi ve bunu üç kez tekrarladı: Yani Marie Le Pen’e bir oy vermeyin. Dolaylı olarak Macron’a oy verilmesini istedi. Le Pen’e oy verilmesi çağrısında bulunan aday ise aşırı sağın temsilcisi Zemmour oldu.
Özetle, eski geleneksel partilerin benzeri görülmemiş bir başarısızlığa uğradıkları söylenebilir. Seçimler yaklaşırken Fransa, birçok demokratik ülkeye nüfuz eden milliyetçilik ve popülizmin hala olduğu haliyle devam ettiğini gösterdi. Bu nedenle Macron’un destekçileri, ayın 24’ünde yapılacak ikinci tur seçimleri için temkinli olunması ve ihtiyatın elden bırakılmaması çağrısında bulundular.