Chomsky: ABD’nin Ukrayna’ya yaklaşımı nükleer bir savaşa yol açabilir
Eliana Dager*
ABD’li ünlü düşünür Noam Chomsky, Rusya’nın Ukrayna’da işlediği “suçları ve vahşeti” reddetti. Chomsky aynı zamanda, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden Ukrayna’daki savaşa kadar Washington’un Moskova’ya yönelik yaklaşımını da eleştirdi. ABD’nin şu anki pozisyonunun “son Ukraynalı öldürülene” ve olası bir nükleer savaş patlak verene kadar çatışmayı sürdürmek olduğunu söyledi.
Chomsky, BAE merkezli The National gazetesine verdiği röportajda, Ukrayna savaşının izleyebileceği iki rota olduğunu söyledi. Birincisi “Ukrayna’nın yok edilmesini kolaylaştırmayı sürdürmek, ardından yeryüzünde insan yaşamını sona erdirebilecek olası bir nükleer savaşa geçiş yapmak”. İkincisi diplomatik bir çözüme ulaşmak.
Chomsky, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapılacak herhangi bir anlaşmanın kendisine bir “kaçış planı” sunması gerektiği için “çirkin” olacağını itiraf etti. Aksi takdirde, Kremlin’in efendisinin “tüm gücünü kullanmaktan ve dünyayı topyekün bir nükleer savaşa sürüklemekten başka seçeneği kalmayacağı” konusunda uyardı.
Güçlü nükleer savaş olasılığı
Amerikalı düşünür, uzlaşının içeriğinin herkes için net olduğunu varsaydı. Buna göre uzlaşı; “Ukrayna’nın tarafsız bir devlet olarak kalmasını garanti etmeli, Donbass bölgesi ile Kırım’ın statüsünü ileriki bir aşamada görüşmek üzere dondurmak için diplomatik bir çıkış yolu temin etmeli, ateşkesi ve Rus kuvvetlerinin Ukrayna’dan çekilmesini sağlamalı”.
24 Şubat’ta komşusuna yönelik askeri harekâtının arifesinde Moskova, 2014’te Ukrayna’ya bağlı Kırım yarımadasını ilhak etmesinden yaklaşık 8 yıl sonra gelen bir hamleyle, Doğu Ukrayna’da Donbas adıyla bilinen bölgeyi oluşturan ayrılıkçı Luhansk ve Donetsk’in bağımsızlığını tanıdı.
Mevcut çatışmanın neden olduğu muazzam trajedilere ve sonuçlara rağmen, Chomsky’nin dediğine göre “Washington’un pozisyonu, siyasi bir çözüme başvurmadan son Ukraynalı öldürülene kadar savaşı sürdürmektir”. Chomsky, bunun kendisinin değil, Amerikalı diplomat ve Washington’un eski Riyad büyükelçisi Charles Freeman’dan alıntıladığı bir ifade olduğunu da açıkladı.
Amerikalı düşünür ve profesör, bu pozisyonun “büyük nükleer güçler arasında bir çatışmaya, yani mevcut haliyle dünyanın sona ermesine dair güçlü bir olasılığa” işaret ettiğini varsaydı.
Kırmızı çizgileri aşmak
Röportajda Chomsky, Rus-Batı çatışmasının arka planına değindi. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana birbirini takip eden ABD yönetimlerinin Rusya karşı davranışlarını arz etti ve Washington’un Moskova’ya verdiği sözlerden nasıl caydığını, onu önce tırmandırmaya ardından savaşa nasıl ittiğini açıkladı.
Chomsky, Soğuk Savaş’ın sonunda dönemin Rusya Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un Avrupa ve Asya bölgesinin birleştirilmesini, Avrupa’nın en batısında yer alan Portekiz’in başkenti Lizbon’dan Rusya’nın en doğusundaki Vladivostok şehrine kadar hiçbir askeri ittifak olmaksızın uzanan “Ortak Avrupa Evi” planını önerdiğini söyledi. Dönemin ABD Başkanı Baba George Bush, buna karşılık, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Doğu Almanya yönünde bir karış dahi genişlemeyeceğine dair söz verdi. Rusya’nın önerisine çok da uzak olmayan, ancak ilişkilerini sürdürdüğü NATO dahil askeri ittifakları da dışlamayan “Barış için Ortaklık” planını sundu.
Amerikalı düşünürün Freeman’dan aktardığına göre, ABD başkanlığına gelmesiyle birlikte Bill Clinton, 1994’ten beri Ruslarla görüşmelerde “barış için ortaklıktan” bahsediyor, ancak dünyaya hitap ederken NATO’yu Rusya sınırlarına kadar genişleteceğini söylüyordu. Nitekim Clinton, 1996’da genişletilmiş bir NATO haritası sunmuş, 1997’de ise Polonya, Slovenya ve Macaristan’ı ittifaka katılmaya davet etmiş ve böylece Rusya sınırlarına dokunmuştu. Dönemin Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin kendisini bu nedenle güçlü bir şekilde kınamıştı.
Chomsky, bunun Bush’un Gorbaçov’a verdiği Amerikan sözünün ihlali olduğunu, ancak Oğul George Bush’un 2001’de Beyaz Saray’ın efendisi olup, Ukrayna’nın (2008) yanı sıra bir dizi eski Sovyetler Birliği ülkesini NATO’ya katılmaya davet ederek, babasının sözünü tamamen geçersiz kılmasına kadar Rusların “isteksizce de olsa bu ihlalle birlikte yaşadıklarını” söyledi. Bush’un bu hamlesine hem Fransa hem de Almanya, taşıdığı tehlikenin farkında olduklarından karşı çıkmışlardı. Zira gerek Gürcistan gerekse Ukrayna, onları stratejik nüfuz alanının merkezi olarak gören Rusya için birer “kırmızı çizgi” teşkil ediyorlar. Moskova bu ülkelerde kendisine düşman bir askeri ittifakın varlığını reddediyor. Amerikalı düşünürün dediğine göre “Hiçbir Rus lider bunu kabul edemezdi, ne Boris Yeltsin, ne Gorbaçov, ne de başka biri”.
Ukrayna’nın hayatta kalması için ‘çirkin’ uzlaşı
Buna rağmen NATO yayılmacı politikasını sürdürdü. Chomsky, 2014’teki Ukrayna devriminden sonra, “ABD’nin hemen harekete geçerek Ukrayna’yı alenen NATO’nun askeri misyonlarına, silah anlaşmalarına dahil etmeye başladığını” söyledi.
Amerikalı düşünür, ABD Başkanı Joe Biden tarafından 1 Eylül 2021’de yayınlanan, Ukrayna’nın NATO’ya katılma çabasını destekleyen, Kiev’e silah sağlanması dahil olmak üzere iki ülke arasındaki askeri iş birliğinden bahseden bir basın açıklamasına atıfta bulundu. Bu açıklamanın Rusya’yı “bu cani ve tehlikeli Ukrayna’ya savaş açma kararını” almaya sevk etmiş olabileceğini belirtti.
Mevcut durum ışığında Chomsky, dünyanın iki seçenekle karşı karşıya olduğunu düşünmekte. Bunların ilki, “ABD’nin 2001’de başlattığı politikayı sürdürmesi, Ukrayna’yı ortak askeri tatbikatlar gibi NATO ittifakının faaliyetlerine dahil etmeye devam etmesidir ki bu da Ukrayna’nın yok edilmesi ve ardından yıkıcı bir nükleer savaş anlamına geliyor”.
İkinci seçeneğe gelince, o da ABD’nin mevcut pozisyonundan vazgeçmesidir. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Rusya Devlet Başkanı için bir kaçış planı ya da çıkış sağlayacak dar anlamda bir siyasi çözüme varmak için Putin ile görüşmeyi yoğunlaştırma yaklaşımını izlemesidir.
Amerikalı düşünür böyle bir çözümün “çirkin” olacağını ama “Ukrayna’nın hayatta kalması için tek alternatif olmayı sürdürdüğünü” vurguladı.
Rusya Devlet Başkanı, Ukrayna’ya yönelik askeri harekâtı başlattığında, kendi tanımladığı şekliyle bu “özel askeri operasyonun” amacının, “Ukrayna’nın silahsızlandırılması ve Nazizmin kökünün kazınması” olduğunu açıklamıştı. Ukrayna’yı nükleer silah elde etmeye çalışmakla suçlamış ve bilhassa NATO’ya katılma niyetinden dolayı ülkesine karşı bir tehdit oluşturduğunu belirtmişti. Sahadaki askeri çatışmalara paralel olarak Ruslar ve Ukraynalılar savaşı durdurmak için barış görüşmelerine başladılar. Kiev, koşulları için güvenlik garantileri sunulması koşuluyla tarafsız kalmaya ve NATO’ya katılmamaya hazır olduğunu teyit etti. Ancak, iki tarafın birbirlerine yönelik müzakereleri engelleme suçlamaları ve sahadaki gelişmeler gölgesinde müzakereler halen yavaş ilerliyor.
*Şarku’l Avsat okurları için Independent Arabia’dan aktarılmıştır.